Almancada, birden fazla cümleyi birbirine bağlamakta kullanılan bağlaçlar (=Konjunktionen) çok sayıda olup kullanımlarında da farklılıklar gösterirler. Bu bağlaçların en çok kullanılan büyük bir bölümü aşağıda verilmiştir:
und (=ve): Er ist nach Deutschland gefahren und hat dort studiert. (=O Almanya’ya gidip üniversitede okudu.)
denn (=…-için, çünkü): Ich muss mich beeilen, denn meine Mutter wartet auf mich. (=Annem beklediği için acele etmek zorundayım.)
aber (=ama, fakat): Ich wohne in İstanbul, aber ich arbeite in Gebze. (=Ben İstanbul’da oturuyorum ama Gebze’de çalışıyorum.)
sondern (=tam tersine, aksine, bilakis): Die Flasche ist nicht leer, sondern (sie ist) voll. (=Şişe boş değil, tam tersine dolu.)
weil (=…-için, çünkü): Ich gehe nicht zur Arbeit, weil ich krank bin. (=İşe gitmiyorum çünkü hastayım.)
da (=…-için, çünkü): Da ich krank bin, gehe ich nicht zur Arbeit. (=Hasta olduğum için işe gitmiyorum.)
wenn (=eğer): Wenn du in Ankara bist, musst du uns besuchen. (=Eğer Ankara’ya gelirsen bizi ziyaret etmelisin.)
Du musst uns besuchen, wenn du in Ankara bist. (=Bizi ziyaret etmelisin, Ankara’ya gelirsen.)
als (=…-iken): Als ich 5 Jahre alt war, ist mein Vater gestorben. (=Ben beş yaşındayken babam öldü.)
Mein Vater ist gestorben, als ich 5 Jahre alt war. (=Babam öldü ben beş yaşındayken.)
seitdem (=…-den beri): Seitdem er geheiratet hat, besucht er seine Eltern nicht. (=Evlendiğinden beri anne babasını ziyaret etmiyor.)
Er besucht seine Eltern nicht, seitdem er geheiratet hat. (=Ailesini ziyaret etmiyor evlendiğinden beri.)
bevor (=…-den önce): Bevor du ins Bett gehst, musst du deine Zähne putzen. (=Yatmadan önce dişlerini fırçalamalısın.)
Du musst deine Zähne putzen, bevor du ins Bett gehst. (=Dişlerini fırçalamalısın yatmadan önce.)
nachdem (=…-den sonra): Nachdem wir gegessen haben, sind wir spazieren gegangen. (=Yemek yedikten sonra yürüş yaptık.)
Wir sind spazieren gegangen, nachdem wir gegessen haben. (=Yemek yedikten sonra yürüyüş yaptık.)
sobald (=…-ir ermez): Du musst deine Eltern besuchen, sobald du hier bist. (=Anne babanı ziyaret etmelisin buraya gelir gelmez.)
Sobald du hier bist, musst du deine Eltern besuchen. (=Buraya gelir gelmez anne babanı ziyaret etmelisin.)
solange (=olduğu sürece): Solange er bei uns war, hat er nicht geschlafen. (=Bizde olduğu sürece hiç uyumadı.)
Er hat nicht geschlafen, solange er bei uns war. (=Hiç uyumadı bizde olduğu sürece.)
während (=…-iken, sırasında): Während ich frühstücke, lese ich Zeitung. (=Kahvaltı ederken gazete okurum.)
Ich lese Zeitung, während ich frühstücke. (=Gazete okuyorum kahvaltı ederken.)
obwohl, obgleich, obschon (=…-e rağmen): Obwohl sie gute Freunde sind, streiten sie oft. (=İyi arkadaş olmalarına rağmen sık sık kavga ediyorlar.)
Sie streiten oft, obwohl sie gute Freunde sind. (=Sık sık kavga ediyorlar iyi arkadaş olmalarına rağmen.)
trotzdem (=…-e rağmen, ama): Er ist krank, trotzdem geht er zur Arbeit. (=O hasta ama buna rağmen işe gidiyor.)
deshalb, deswegen (=için, …-den dolayı): Er hat Fieber, deshalb/deswegen geht er zum Arzt. (=Ateşi çıktığı için doktora gidiyor.)
dann (=sonra): Er macht (zuerst) seine Hausaufgaben, dann geht er ins Kino. (=Önce ödevini yapıyor sonra da sinamaya gidiyor.)
darum (=…-in için): Sie hat schlechte Noten, darum arbeitet sie so viel. (=Onun notları kötü olduğu için çok çalışıyor.)
daher (=…-den dolayı, …-için): Die Apotheke ist geschlossen, daher kann ich die Medikamente nicht kaufen. (=Eczane kapalı olduğu için ilaçları alamadım.)
dass (=…-ini/ni): Er sagte, dass er mich besuchen wollte. (=Beni ziyaret edeceğini söyledi.)
damit (=için, böylelikle, diye): Er kauft seiner Tochter ein Buch, damit sie lesen lernt. (=Okumayı öğrenmesi için kızına kitap alıyor.)
um…zu (=için, böylelikle): Er braucht Geld, um zu studieren. (=Okuyabilmesi için paraya ihtiyacı var.)
Ich lerne fleißig, um bessere Noten zu bekommen. (=Daha iyi notlar alabilmek için çok çalışıyorum.)
ob (=olup olmadığını): Er fragt, ob das richtig ist. (=Bunun doğru olup olmadığını soruyor.)
Ich weiß nicht, ob er heute kommt. (=Bugün, onun gelip gelmeyeceğini bilmiyorum.)
sonst (=aksi taktirde, yoksa): Du musst ordentlich essen, sonst wirst du krank. (=Doğru düzgün yemek yemelisin yoksa hasta olursun.)
sowohl…als auch (=hem… hem de): Ich trinke sowohl Kaffee, als auch Tee. (=Hem kahve hem de çay içiyorum.)
Ich kaufe sowohl die Hose, als auch das Hemd. (=Hem pantolonu hem de gömleği satın alıyorum.)
weder…noch (=ne…ne de): Ich kann weder Deutsch noch Englisch. (=Ne Almanca ne de İngilizce biliyorum.)
zwar…aber (=gerçi, ama): Der Hund ist zwar klein, aber er bellt sehr laut. (=Köpek küçük müçük ama çok havlıyor.)
entweder…oder (=ya…ya da): Entweder machst du jetzt deine Hausaufgaben, oder du musst das Geschirr spülen. (=Şimdi, ya ödevini yaparsın ya da bulaşıkları yıkarsın.)
Du machst jetzt entweder deine Hausaufgaben, oder du musst das Geschirr spülen. (=Şimdi, ya ödevini yaparsın ya da bulaşıkları yıkarsın.)
je…desto (=ne kadar…o kadar): Je mehr du arbeitest, desto bessere Noten bekommst du. (=Ne kadar çok çalışırsan o kadar çok iyi not alırsın.)
(an)statt…zu (=yerine): Kannst du mir bitte helfen, anstatt fernzusehen? (=Televizyon izleyeceğine bana yardım eder misin?)
so…dass (=öyle ki): Es war gestern so kalt, dass ich nicht schwimmen gehen konnte. (=Dün hava o kadar soğuktu ki yüzmeye gidemedim.)
so dass (=öyle ki): Am Abend wurde es ziemlich kalt, so dass ich keine Lust mehr zum Schwimmen hatte. (=Hava öyle soğudu ki yüzmeye gitmek istemedim.)
ohne…zu (=…-meksizin): Ihr Freund ist weggegangen, ohne sich von ihr zu verabschieden. (=Arkadaşı ona bir Allahaısmarladık demeden gitti.)